İki arkadaş, İspanya’nın en şaşalı zamanlarından biri kabul edilen San Fermin Festivali için İspanya’ya gider. Gezerler, tozarlar, fotoğraf çekinirler ve boğa güreşi izlemeye giderler. Günün sonunda yorulan iki arkadaş acıkmıştır. Lüks gibi görünen sokağın köşesindeki restorana gitmeye karar verirler. İçerisi tıklım tıklımdır. Bir eğlence, parti havası hakimdir. Restoranda ışıklar aniden kapanır ve dev metal bir kasenin içerisinden yemek yan masadakilere servis edilir. Kocaman kavun boyutunda pişmiş iki et parçası. Masaya geçen iki arkadaş garsona “Buranın en meşhur yemeği nedir?” Diye sorarlar. Garson da “Yılın bu dönemlerinde, özellikle festival vakitlerinde restoranımızın speciali Boğa testisidir efendim” der. İki meraklı arkadaşımız da “Neyse madem buraya özgü bir yemek bu, biz de alalım” der ama garson üzgün bir şekilde “Efendim bugün için elimizde olan tüm boğa testisleri müşterilerimize servis edildi fakat yarına rezervasyon yaptırırsanız eğer size özel bir kase ayarlayabilirim” der. İki arkadaşımız da standart yemeklerden sipariş edip yarın için de rezervasyon yaptırmaya karar verirler. Ertesi gün restoranda matem havası hakimdir. Herkes kendi halinde standart yemek yemektedir. İki arkadaşımız masaya oturduktan sonra garson telaşlı bir şekilde gelip rezervasyonun ve special yemek fişi olduğunu görür. “Hemen hazırlatıyorum efendim” der ve arkaya gider. Restoranda ışıklar kapanır, herkes meraklı bir şekilde arkadaşlarımızın bulunduğu masaya bakar ve demir bir kase dumanlı gösterinin ardından masaya doğru gelir. Garson “bizi tercih ettiğiniz için teşekkür ederiz” der ve kaseyi kaldırır. İki arkadaşımız gördüğü karşısında şoka uğrarlar. Ne dünkü gibi kocaman testis vardır ne de şov. İki arkadaştan asabi olan “bu ne kardeşim dalga mı geçiyorsunuz?! Dünkü gibi büyük olanlarından neden getirmiyorsunuz?!” Der fakat garson üzgündür ama bir o kadar da piçimsi bir gülüşü vardır. İki arkadaşımıza dönüp “Bugün matador kaybetti”.